
Ayasofya Camii'nin Tarihi ve Hikayesi
Ayasofya, dünya mimarlık tarihinden bu yana ayakta kalmayı başarabilmiş, görkemi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği yönünden mimari sanat dünyası açısından çok önemli bir yerdedir. Ayasofya, Doğu Roma İmparatorluğu'nun İstanbul'da inşa etmiş olduğu en büyük kilisedir. Peki Ayasofya Camii'nin özellikleri ve hikayesi nelerdir?
İşte tüm ihtişamıyla görenleri büyüleyen Ayasofya Camii hakkında bilgiler;
Ayasofya Camii Tarihi
Ayasofya aynı yerde üç kez inşa edilmiştir. 5. yy'dan sonra şimdiki ismi Ayasofya'ya kavuşmuş ilk yapıldığında Megale Ekklesia(Büyük Kilise) olarak adlandırılmıştır. Ayasofya kutsal bilgelik anlamı taşımaktadır. Doğu Roma İmparatorluğu'nun başta olduğu süre boyunca başkentin en büyük kilisesi olmuş ve katedral işlevi görmüştür. Günümüzde ise bir müze olarak değil, Ayasofya Camii olarak Müslüman halkımıza hizmete sunulmaktadır.
Ayasofya Camii Hakkında Bilgi
Günümüzdeki Ayasofya Camii tarihi boyunca aşamalardan geçerek şimdiki haline ulaşmıştır, aynı yerinde 3 kez inşa edilen Ayasofya'dan öncesi de mühim yapılardır.
Birinci kilise, İmparator Konstantios tarafından 360 yılında inşa edilmiştir. Mimari özellikleri bakımından incelemek gerekirse; üstü ahşap çatı ile örtülü, uzunluğuna gelişen yani bazilikal planla yaratılmış birinci yapı, İmparator Arkadios'un karısı İmparatoriçe Eudoksia ile İstanbul Patriği İoannes Chrysostomos arasında çıkan olumsuz anlaşmazlıklar sebebiyle patriğin sürgün edilmesi üzerine 404 yılında çıkan halk ayaklanması sonucuyla yakılmış daha sonraları ise yıkılma kararı alınıp yıkılmıştır.
Günümüzde inşa edilen ilk kiliseye ait bir kalıntı bulunmamaktadır. İlk kilisenin yıkılmasından sonra İmparator II. Theodosios tarafından 415 yılında ikinci kilise inşa edilmiştir. Bu yapı mimari açıdan incelendiğinde; beş nefli, ahşap çatı ile örtülü ve anıtsal bir girişe sahip bazilikal planda inşa edilmiştir. Tarihte Nika İsyanı olarak geçen büyük halk ayaklanması sırasında 532 yılında yıkılmıştır. Günümüzde bu ikinci kiliseye ait anıtsal girişin mimari parçaları şimdiki Ayasofya'nın batı kısmındaki bahçede görülebilmektedir.
Ayasofya'nın Türk Tarihi
Bizans İmparatorluğu'nun sonrasında Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinden sonra Ayasofya camiye çevrilmiştir. 1453'e kadar 916 yıl boyunca kilise olarak ibadette olan Ayasofya, Fatih Döneminde eklenen tuğla minare ile camileştirilmiştir. II. Andronikos’un (1282-1328) yaptırdığı destek duvarları Mimar Sinan tarafından yenilenerek ve yenileri eklenerek yapıda dayanıklı bir hal sağlanmaya çalışılmıştır. Yapının içindeki mihrap, minber, müezzin mahfili ve vaaz kürsüsü gibi Osmanlı ekleri, 16-17. yüzyılların klasik mermer işçiliği örnekleridir. Ayasofya'nın ana mekanında görülen iki mermer küp, III. Murat (1574-1595) döneminde Bergama’dan getirtilmiştir. Mihrabın iki yanında duran tunç kandillerini, Kanuni Sultan Süleyman Ayasofya’ya armağan etmiştir. 1739’da I. Mahmut (1730-1754) tarafından yapının güney tarafına kütüphane inşa edilmiştir. Kütüphane çok eski yıllara ait İznik, Kütahya, Tekfur Sarayı ve İtalyan çinileriyle süslenmiştir. 1. Mahmut döneminde ise yapının ön avlusuna Sıbyan Mektebi yaptırılmıştır.
Ayasofya’nın güney avlusunda padişah türbeleri yer almaktadır. Mimar Sinan tarafından 1577 yılında II. Selim Türbesi yapılmıştır. 16. yüzyıl sonunda yapılan küçük ve yalın görünüşlü Şahzadeler Türbesi’nin de Mimar Sinan’ın eseri olduğu sanılır. Mimar Davut Ağa, 16. yy'ın sonunda yapıya III. Murat Türbesi'ni eklemiştir. Aynı avluda bulunan III. Mehmet Türbesi de 1608’de Mimar Dalgıç Ağa’nın eseridir. Ünlü Hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından Ayasofya ana mekânının duvarlarındaki yuvarlak büyük levhalar üzerine altın yaldızla Allah, Hz. Muhammed, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali ve Hasan, Hüseyin adları yazılmıştır.
Ayasofya Ne Zaman Yapıldı?
Ayasofya; İmparator Justinianos tarafından bu dönemde yaşayan dönemin en iyileri olan iki önemli mimarı olan İsidoros ile Anthemios'a yaptırılmıştır. Tarihçilerin aktarımına göre, 532 yılında başlayan Ayasofya'nın inşası 5 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanmıştır. Kilise 537 yılında büyük bir törenle ibadete açılmıştır. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u feth etmesinin ardından cami olarak hizmete veren Ayasofya, 1934 yılında müzeye döndürülmüştür. 2020 yılına kadar müze olarak sergilenen Ayasofya, 24 Temmuz 2020 tarihinde ise hükümetin aldığı karar ile cami olarak hizmet vermeye başladı.
Ayasofya Camii Giriş Ücreti Var mı?
Eski ismi Ayasofya Müzesi olan tarihi yapıda büyük değişimlere gidildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatı ile Ayasofya Camii olarak adlandırılacak olan bu yapı da giriş için ücret talep edilmeyecek. Artık müze olarak sergilenmeyeceği için giriş saatleri ve giriş ücretleri ortadan kaldırılıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ayasofya Camii üzerinden artık para kazanılmayacak." diyerek son noktayı koydu.
Ayasofya’nın Mimari Özellikleri
Ayasofya; İstanbul'un günümüzde de hala en büyük kilisesi olma özelliğini korumaktadır. İhtişamlı mimarisiyle ziyaretçilerini büyüleyen bu yapı mimari özellikleri ile o döneme ait olması görenleri şaşırtıyor. Ayasofya, bir orta nef, iki yan nef, apsis, iç ve dış olmak üzere iki narthexe sahiptir. 5.75 metre genişliğindeki bu yerin üzeri çapraz tonoslarla örtülü ve dış narthexten beş kapı ile 9.55 metre genişliğindeki iç narthexe geçilmektedir. Yapının görkemli kapıları meşe ağacından yapılma ve Bizans döneminin izlerini taşımaktadır. Tunç kapı ise Tarsus'daki Hellenistik bir tapınaktan bu yapıya özel olarak getirtilmiş ve Ayasofya'nın en görkemli kapısıdır. İç narthexten dokuz farklı apı ile mekanın asıl girişine girilmektedir. Ortada yer alan üç kapı imparatorun girişine ayrılmış olduğu için 2İmparator Kapısı' adını taşımaktadır. Yerden 55.6 metre yüksekliğinde olan tuğladan yapılmış kubbe 40 kaburga ve 40 devasa pencereden oluşmaktadır. Yapının içindeki 107 sütundan 40'ı alt katta, 67'si galeride yer almaktadır. Duvarları kaplayan renkli mermerler Tesalya, Mısır, Euboia gibi yerlerden getirilmiştir. Beyazları ise Marmara Adası’nın ünlü mermerleridir.
Ayasofya, görkemli mimarisini süsleyen mozaikleriyle de geçmişte ve günümüzde dünya mimarisinde özel bir yer kaplamaktadır. Ayasofya'nın iç bölümünün altın mozaikli duvar resimleriyle bezeli olduğunu belirten kaynaklar var olsa da mozaiklerin tümü ikonoklazm yani resim düşmanlığı akımı sırasında ortadan kaldırılmıştır. Bu akımın sona ermesiyle 9. yy'ın ikinci yarısından başlayarak mozaikler yeniden yapılmaya başlanmıştır. Bu mozaiklerin üstü Osmanlı Döneminde sıvayla kapatılmıştır. Ayasofya’daki figürlü mozaikler şunlardır: Vestibülden iç narthexe geçilen kapının üstünde, ortada kucağında çocuk İsa’yı tutan Meryem tahtta oturur biçimde betimlenmiştir. Meryem’in sağında kendisine kentin bir modelini sunan İmparator Constantinus, solunda Ayasofya’nın modelini sunan İmparator İustinianos ayakta dururlar. Mozaik İS 10. yüzyıl son çeyreğinde yapılmıştır. İç narthexin çapraz tonoslu tavanı İutinianos dönemi (527-565) mozaikleriyle süslüdür. Ayasofya’nın özgün mozaikleri olduklarından önemli ve değerlidirler. İmparator Kapısı üzerinde, süslü bir taht üzerinde oturan İsa, sağ eliyle kutsama durumunda betimlenmiştir. Sağ elinde ise açık bir kitap tutar. İsa’nın sağındaki madalyon içinde Meryem, sol yanında Cebrail’in büstleri yer alır. Apsis, kucağında çocuk İsa’yı tutan zarif bir Meryem figürüyle süslüdür. 9. yüzyıla ait bu mozaik, İkonoklazm akımından sonra Ayasofya’da yapılmış en eski figürlü mozaiktir. Güney galerinin doğu duvarında iki imparator ailesinin mozaikleri yer alır. Buradaki pencerenin solunda: Kucağında çocuk İsa’yı tutan Meryem ve her iki yanında İmparator II. İoannes Komneos (1118-1143) ve karısı Macar asıllı Eirene betimlenmiştir.
Benzer İçerik Önerileri | |
---|---|
İstanbul'da Gezilecek Yerler | Sultanahmet Camii Özellikleri ve Hikayesi |